İnsan Vücudunun Kendi Kendini Yenileyebildiği Keşfedildi

İnsan Vücudunun Kendi Kendini Yenileyebildiği Keşfedildi

Semenderler, vücutlarının bütün uzuvlarını yeniden büyütebilecek rejeneratif bir yeteneğe sahip. İnsanların ise rejenerasyona sahip olmadığı düşünülüyordu. Ancak yeni yapılan bir araştırma insan vücudundaki rejeneratif bir özelliği ortaya çıkardı. 

Science Advances’ta yayınlanan bir makalede, insan vücudunun eklemlerdeki yaralanma veya çok çalışan kıkırdakların onarımını hala sağladığını açıklandı. Bu onarım özelliğinin mekaniği, amfibiler ve diğer hayvanlarda bulunan kaybedilen uzuvların yeniden oluşturulmasındaki mekanik ile aynı özelliği taşıyor. 

Bu bilinmeyen vücut özelliğini keşfeden bilim insanları, bulgularının osteoartrit de dahil olmak üzere yaygın eklem hastalıklarının ve yaralanmalarında yeni tedavilere yol açabileceğini umuyorlar. Science Advances’ta yayınlanan makalenin de yazarı olan bilim insanları, bu iyileştirme mekanizmasının “eklem onarımını geliştirmek ve insan uzuvlarının yenilenmesi adına bir temel oluşturmak için” kullanılabileceğini söylüyorlar. 

Zebra balığı ve aksolot gibi hayvanlar, farklı vücut parçalarını yenileme kapasitesine sahipler. Özellikle aksolot, uzuvlarını, organlarını, hatta beyninin bazı bölümlerini yeniden büyütmesi bakımından özel bir canlıdır. 

İnsanların kaybettikleri uzuvlarını yeniden üretemeyecekleri yeni bir haber değil. Ancak daha önce bilim insanları hasarlı ve bozulmuş kıkırdakları da vücudun onaramayacağını düşünüyorlardı. Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Lund Üniversitesi’nden bilim insanları, insan vücudunun bu sınırlamasını anlamak için bir çalışma gerçekleştirdi. Bilim insanları, çalışmalarında kıkırdaklarda bulunan proteinlerin ne kadar dayanacağı üzerinde bir inceleme gerçekleştirdi. 

Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesör olan ve makalenin de yazarlarında olan Virginia Kraus, “Bu bizi diz kıkırdağı proteinlerinin genel olarak benzer yaştaki insanların kalça proteinlerinden daha genç olduğu bilgisine götürdü. Diz kıkırdağı proteinlerin gençliğinden, yaşlandıkça yapılarında doğal olarak meydana gelen değişikliklerin daha az olduğunu kastediyoruz. Bu da ayak bileği kıkırdağını değerlendirmek istememize neden oldu ve aynı proteinlerin daha genç olduğunu gördük” dedi.

İnsan vücudunun bu onarım kapasitesi proteomikler kullanılarak keşfedildi. Böylece bilim insanları küçük örnekler kullanarak bir kerede binlerce proteini araştırabildiler. Bu yöntem, Virginia Kraus ve ekibini proteinlerin yaşının, içinde bulundukları vücut kısmı ile ilişkili olabileceği düşüncesine itti. Çalışmadan çıkan sonuçlara göre, ayak bileklerindeki kollajen içeren kıkırdak proteinlerin genç, dizlerdeki proteinlerin orta yaşlı ve kalçalardaki proteinlerin ise daha yaşlı olduğu anlaşıldı. 

Çalışmadan elde edilen bu bulgu ilgi çekici. Çünkü benzer bir yapı, uzuv rejenerasyonu yapabilen canlılarda da görülüyor. Uzuv rejenerasyonu yapabilen canlılarda bu proteinler doku onarımı ve distal kısımlarda(ayak ve kuyruk uçlarında) daha üretken olma eğilimindedir. 

Yapılan araştırmaya dahil olmayan Avusturya Moleküler Patoloji Araştırma Enstitüsü’nden Prayag Murawala, “Bunun bir örneği, fare basamağı yenilenmesidir. Bir farenin ilk parmak boğumu kesildiğinde, tekrar büyüyebilir. Ancak ikinci parmak boğumu kesildiğinde parmak yeniden canlanmıyor” dedi. Murawala, yeni makalenin önceki araştırmalarla aynı doğrultuda olduğunu ve hipotezi güçlendirmek için daha fazla kanıt sağladığını açıkladı. 

İlginç bir şekilde insanların kalça ve dizleri, ayak bileklerinden daha fazla iyileşmeye ihtiyaç duyuyor. Virginia Klaus, Gizmodo’ya yaptığı açıklamada, kalçanın eklem deplasmanına ihtiyaç duyma ihtimalinin iki kat olduğunu ve “osteoartritli ayak bileklerinin çok nadiren ciddi bir hastalık yaşadığını” gösteren kanıtlar olduğunu açıkladı. 

Keşfedilen rejenerasyon işlemi, mikroRNA olarak bilinen bir molekül düzenliyor. mikroRNA, doku rejenerayonu için kritik büyük gen kümelerini kontrol ediyor ve tüm uzuvları yeniden oluşturma kapasitesine sahip hayvanlarda daha aktif durumda. miRNA, insanlarda da evrimsel geçmişimizden gelen bir tutunuşla hala var. Ancak vücudumuz, miRNA’yı uzuvlarımızı yeniden üretmek için kullanmıyor. Kraus ve ekibinin çalışması, miRNA’nın hasarlı kıkırdakları düzeltmede kullanıldığını ortaya çıkardı. miRNA, ayak bileklerinde, diz ve kalçaya oranla daha fazla bulunuyor. 

Virginia Kraus, araştırmadan ortaya çıkan bulguların gelecekte tedavilerde kullanılması konusunda çok umutlu olduğunu da söyledi. Araştırmacılar, miRNA’nın, henüz tanımlanmayan bileşiklerle beraber insanların uzuv yenilenmesini denemek için kullanılabileceğini de düşünüyor. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir