Oyuncuların rolleri için göze aldıkları çılgınlıklar bir yana, setlerde yaşanan aksilik ve kazalar kimi zaman ölümlere dahi neden olabiliyor! Bu içeriğimizde ise, neyse ki canından olmayan, ancak deyim yerindeyse ‘ölümün kıyısından dönen’ ünlüleri bulacaksınız…
1. Michael J. Fox – Back to the Future Part III (1990)
Geleceğe Dönüş fanları çok iyi anımsayacaktır ki, Marty’nin boynunda kementle asılı kaldığı ve yalnızca Doktor Brown tarafından kurtarılmayı umduğu bir sahne vardır.
Michael J. Fox, çekim esnasında güvenlik gereği bir kutunun üzerinde durması icap ederken bunun çok gerçekçi olmayacağını düşündüğü için sahneyi ayaklarını basacağı bir kutu olmadan çekmeye karar vermiş. (Böylece bütün vücudu kadrajda görünebilecek ve sahne daha gerçekçi olacakmış.) Yedinci çekim denemesinde Fox da iyice yorulduğu ve elini kementle boynu arasına yerleştirmekte geç kaldığından ciddi bir boğulma tehlikesi geçirmiş ve nefes alamayarak 30 saniye kadar baygın kalmış.
2. Meryl Streep – River Wild (1994)
Film, isminden de anlaşılacağı üzere nehirde geçen sahnelere sahip.
Azgın sularda rafting yapılan sahnelerin çekildiği 18 saatlik yorucu bir temponun ardından tam çekimler bitirilmeye karar verilmişken, Yönetmen Curtis Hanson son bir çekim daha yapmak istemiş. Meryl Streep buna itiraz etmiş ve “Hanson, çok yorulduk, yarın devam edelim” demiş. Hanson da kibar kibar gülümseyerek, “Burada yönetmen benim, ben ne dersem o olur” demiş. Yorgun argın bota binen Streep, bu son çekimde bottan düşmüş ve toparlanana değin bol miktarda su yutmuş. Neyse ki can yeleği ve Kevin Bacon’ın güçlü kolları sayesinde boğulmaktan son anda kurtulmuş. Bunun üzerine sırılsıklam hâlde sudan çıkan Streep, yönetmene gitmiş ve “Ya boğulsaydım?” demiş.
3. Eli Roth – Inglourious Basterds (2009)
Nazilerin salonda topluca yandığı bir sahne vardır. Fakat işler az daha ters gitseymiş, bütün cast’ı hayalinde Nazileri yaktığı gibi cayır cayır yakacakmış Tarantino.
Salonda yakılan ateş oyunculara 7-8 metreden daha yakın olmayacak biçimde ayarlanmış, ancak alevler kontrolden çıkmış ve 30 saniye içinde bütün salonu kaplamış. Eli Roth da bakmış ki sahne bir defa yanmaya başladı ve sahnenin yanması demek aynı şekilde paranın da yanması demek. Ayrıca, çekimler başarısız olursa aynı sahnenin yeniden kurulması gerekecek, kısacası zaman ve para kaybı olacak. O da rol yapmaya devam etmiş. Lakin bu esnada alevler neredeyse kıyafetlerini saracak hale gelmiş ve tahminlerden daha hızlı yanan dekorların da üzerine düşmesi an meselesiymiş.
4. Uma Thurman – Percy Jackson & The Lightning Thief (2010)
Vancouver’da çekilen sahnelerden birinin arasında, Thurman büyük bir tepenin altında öğle yemeğini yiyormuş. Bu esnada Pierce Brosnan da aynı tepenin üstünde kendi sahnesini çekmekle meşgulmüş.
Brosnan fark etmiş ki, geniş bir panelvanın sürücüsü aracın el frenini çekmeden aracı bırakıp gitmiş ve araç tepeden aşağı hareket etmeye başlamış. Thurman’ın aşağıda yemek yediğini gören Brosnan, ilkin bağırarak “Uma, bırak şimdi yemeği ezileceksin, çekil oradan!” diye Thurman’ı uyarmaya çalışmış. Fakat Uma Thurman onu duymamış. Bunun üzerine Brosnan da panelvana doğru koşmaya başlamış ve araca atlayarak; el frenini çekip, direksiyonu kırmış. 57 yaşındaki bir aktörün tepe aşağı gitmeye başlayan bir araca yetişip bu hareketi yapması takdire şayan.
5. Bruce Campbell – The Evil Dead (1981)
Filmde, paranormal güçler Ash’e (yani Bruce Campbell’a) saldırırken kamera da hızlı bir biçimde oyuncuyu takip eder. Yönetmen Sam Raimi, bu hızlı kamera hareketlerini motosikletle yapmaya karar vermiş ve eline kamerayı aldığı gibi atlamış motora.
Campbell rolünü oynamaya, Sam Raimi ise motora gaz vererek onun peşinden gitmeye başlamış. Fakat gazın ayarını fazla kaçırınca Campbell’a arkadan bindirmiş. (Yere düşen Campbell’ın gerçek çığlığını ilgili sahnede orijinal olarak görebilirsiniz.) Motorun hakimiyetini güç bela sağlayabilen Raimi, ayrıca neredeyse aynı zamanda arkadaşı olan Campbell’ın kafasını da ezecekmiş.
6. Jackie Chan – Police Story (1985)
Işıklı bir direkten aşağı kayarak alışveriş merkezine indiği sahnede direkten elektriğe kapılan oyuncu, aşağı inene dek deyim yerindeyse tavuk gibi kızarmış ve elleri ile yüzünde üçüncü dereceden yanıklar oluşmuş.
Haftalarca tedavi görürken, nerede hata yaptığını düşünmek için de bolca vakti olmuş. Başta ışıklandırılmayan direğe bizzat ışıklar bağlanmasını isteyen ve kamerada daha iyi görüneceğini savunan Chan’i, kimse aksi için ikna edememiş. Yani hatanın nerede veya kimde olduğu belli.
7. Eli Wallach – The Good, The Bad and The Ugly (1966)
Filmin en meşhur sahnelerinden birinde, Wallach, tren tekerleklerini kullanarak ellerindeki kelepçeyi koparmak istiyor. Tren gerçek ve dublör de yok. Dolayısıyla Wallach, üzerine gelen bir trenin tekerleklerine yaklaşıp, kelepçe zincirini raylara koyarak koparmak zorunda.
Ancak bir yandan da, yere olabildiğince yapışarak trenle temasını önlemeli. Sahne koordinatörleri sahne riskli olduğu için oturup uzaya roket fırlatır gibi ince hesaplarla Wallach’ın boyunu, yere ne kadar yakın durması icap ettiğini ve başını kaldırması gereken zamanı vs. hesaplamışlar. Fakat söz konusu hesap hatalıymış! Zira trenin çıkıntı yapan metal merdivenlerinin uzantısını hesaba katmadıkları için, şayet Wallach onların söylediği gibi davransa ve kelepçe kopar kopmaz kafasını kaldırsa tek kopan kelepçe olmayacak ve süratle gelen merdiven kafasını da alıp götürecekmiş. Neyse ki Wallach içgüdüsel olarak tren gelip geçene dek yerinde kalmayı ve hareket etmemeyi tercih etmiş.
8. Isla Fisher – Now You See Me (2013)
Fotoğrafta olduğu gibi gerçekten de suyun altında zincirli olan Isla Fisher, kıyafeti zincirlerden birine sıkışınca 4 dakikaya yakın bir süre suyun altında nefessiz kalmış.
Bereket, biri Isla’nın boğulduğunu fark ederek suyu boşaltma mekanizmasını çalıştırmış ve onu kurtarmış. Isla Fisher’ın bu üzücü olayla ilgili yorumu ise “Ben gerçekten boğulurken önümdeki herkesin rol yaptığımı düşünmesi korkunçtu” olmuş.
9. Halle Berry – Die Another Day (2002)
Halle Berry’nin Pierce Brosnan ile sevişme sahnesinde ölüm tehlikesi geçirmesi akıl alır gibi değil, ama gerçek.
Berry’nin bir parça meyveyi erotik bir biçimde yediği sahneyi anımsarsınız. Berry burada tam meyveyi yutarken Brosnan’ın bir espri patlatması, neredeyse Berry’nin ölümüne neden olacakmış. Lakin Halle Berry’nin sırtına vurarak yuttuğu meyveyi çıkarmasını sağlayan da yine Pierce Brosnan olmuş.
10. Sylvester Stallone – The Expendables (2010)
The Expendables filminde Stallone’nin Stone Cold Steve Austin isimli bir güreşçiyle dövüştüğü bir sahne var. Cüsselerine ve kaslarına güvenen her iki adam da, bu sahne için dublör kullanmak istememiş. Fakat bu kararları, 64 yaşındaki Sylvester Stallone’nin neredeyse hayatına mal oluyormuş.
Sahnenin bir yerinde Austin, Stallone’yi tutup yere fırlatıyor. Ancak aktörün yere düşüşü öyle sert olmuş ki, omurgasında ve boynunda ciddi bir zedelenme oluşmuş. Stallone, tuhaf bir biçimde, bu zedelenmelerin farkına tam bir hafta sonra, set doktorunun tetkikleri neticesinde varmış ve şayet zedelenmeler biraz daha uzun bir süre sonra fark edilseymiş ünlü yıldız felç, hatta ölüm tehlikesi yaşayabilirmiş.
11. Margaret Hamilton – The Wizard of Oz (1939)
The Wizard of Oz’da, Margaret Hamilton’ın Batı’nın Lanetli Cadısı karakteriyle korkunç repliğini söyledikten sonra dumanlar içinde yok olduğu sahneyi hatırlayın.
Yönetmenler bu sahnede Hamilton’ın duman içinde bir müddet gözükmesini istemişler, ancak bu talepleri dönemin yıldız oyuncusunu az kalsın öldürüyormuş. Çünkü dumanla beraber patlamaya başlayan maytaplardan kaçamayan Hamilton, kıvılcımlar yüzündeki makyaj kimyasallarıyla da tepkimeye girince aktristte ikinci dereceden yanıklar oluşmuş. Devamında ise 6 haftalık hastane tedavisi.
12. Ed Harris – The Abyss (1989)
Derinliklere meraklı olan James Cameron’ın en muhteşem fakat aynı zamanda en az bilinen filmlerinden birisidir The Abyss.
Filmde yer alan su altı dalışlarından birinde Ed Harris’in oksijeni aniden bitmiş ve ünlü aktör uzun bir müddet nefessiz kalmış. Senaryo gereği bu sahnenin gerçekten de böyle olması icap ettiği için Ed Harris kamera arkasındakiler ne olduğunu anlamayacaklar diye telaşa kapılmış. Haklıymış da. Zira kamera arkasındaki herkes “Ne de güzel rol yapıyor adam, aldığı parayı fazlasıyla hak ediyor” diye düşünerek keyifle seyretmeye koyulmuş. Bir kişi hariç. Çünkü: Yönetmen James Cameron, Harris’e giden oksijenin bilerek kesilmesini isteyerek aktörün performansını gerçekçi kılmasını sağlamış.