Herkesin bilim hakkında anlaması gereken bir şey varsa, bu bilim belirsizdir. Bu, gerçeğe giderek yaklaşmak için kendi kendine düzelten mekanizmalarla, aşamalı olarak yaklaşan bir süreçtir. Ne yazık ki, bu belirsizliği bilime güvenmeyi zayıflatmadan iletişim zor bir iştir. İklim biliminin belirsizliğe sahip olduğunu duyan insanlar sıklıkla “bilim adamları iklim değişikliğinin olduğundan emin değil” diye düşünürler, gerçekte “iklim bilimcileri, 2 ° C’ye mi yoksa 4 ° C’ye mi baktığımızdan emin değil.”
Bilim insanları, insanların bilimdeki belirsizlikleri nasıl algıladıklarını daha iyi anlarlarsa, sonuçlarını iletmek ve belki de bilimdeki güvenliği artırmak için daha iyi bir iş çıkarabilirler. Bunu akılda tutarak, Carnegie Mellon Üniversitesi’nden iki araştırmacı olan Stephen Broomell ve Patrick Bodilly Kane, insanların bilimsel belirsizliği nasıl anladığını araştıran bir dizi çalışma yaptı. Onların bulguları, özellikle hassasiyetin insanlar için önemli olduğu ve Cumhuriyetçilerin algılanan hassasiyetine bir alanın değerini (ne kadar fonlamanın olması gerektiği gibi) eklediklerini ortaya koyuyor.
Ve aynı kişilerin hangi bilimin hassas olduğu konusunda komik fikirleri olması sürpriz olmamalı.
Bilimin belirsizliği farklı yerlerde sürünebilir. Belki de en belirgin olanı ölçüm hatasıdır: kullandığınız aletler ne kadar iyi ayarlanmış? Fakat daha karmaşık belirsizlik alanları da vardır: Bilim, verilerin gözlemlenebilir bir örneğinden popülasyonlara genelleştirilir; Projeksiyon yapmak için mevcut verilere dayanır; ve genellikle sonuçları nasıl yorumlanması gerektiği üzerinde anlaşmazlık vardır.
Broomell ve Kane, bilimsel alanlarda bir belirsizliği nasıl algıladıklarını öğrenmek için çevrimiçi 217 kişiyi araştırdı. İnsanlara her alan hakkında kısa bir açıklama yapıldı ve sonra her alana 14 farklı belirsizlik boyutu verildi. Sorular, uzman görüş ayrılıkları, ölçme doğruluğu, sonuçların aşırı genellemesi ve soyutlama miktarı gibi faktörleri içeriyordu.
Sonuçlar (rastgelelik ve ölçüm hassasiyeti gibi) hassasiyet ile ilgisi vardı belirsizlik boyutları insanların algılamalarında büyük rol oynadığını ileri sürdü. “En az hassas” olarak etiketlenen alanlar psikoloji ve evrim idi. Ölçeğin bu ucunda ayrıca ekonomi, iklim bilimi ve astrofizik de vardı. Diğer taraftan, adli tıp, en üst seviyedeki hassasiyet alanı ve havacılık mühendisliği izledi.
Yazarlar belirttiği gibi, insanların algıları tamamen gerçeklerle bağlantılı değildir. Özellikle adli tıp bilimi için yapılan sonuç, “hukuk bilimcilerinin jürilerin adli analizin bilimsel hassasiyetini yanlış algıladıklarından endişe duydukları CSI etkisini ortaya çıkardığı” anlamına geliyor. Tıp araştırmalarının, sismolojinin ve nükleer mühendisliğin kabaca benzer düzeylerde sınıflandırılmasının, sismoloji ve tıbbi araştırmalara biraz fazla kredi verdiklerini de belirttiler.
Katılımcıları Cumhuriyetçiler ve Demokratlar olarak ikiye bölmek, her disiplinin nasıl etiketlendiğiyle ilgili küçük değişiklikler yarattı. En önemlisi, Cumhuriyetçiler evrim, psikoloji ve iklim bilimini en düşük hassasiyet seviyelerine yerleştirdi. Yine de, bu farklılıkların anlamlı olup olmadığı belli değil.
Önemli fark, Cumhuriyetçiler, Demokratlar’ın ötesinde, kesin alanları daha değerli buluyordu. Burada verilen sonuç, evrim ve iklim bilimi gibi alanlarda düşük hassasiyet algılamaları, Cumhuriyetçilerin bu alanların toplum için ne derece değerli olduğu hakkında doğrudan fikirlerle alakalı olmasıdır.
Ardından araştırmacılar, sonuçlarının bir kısmını sunarken bir alan adını değiştirdikleri birkaç deney yapmaya çalıştı. Adli psikolojiden elde edilen sonuçların listesini verdiler ve bunları adli tıp (çok hassas olduklarını düşünen) veya psikoloji (düşük hassasiyetli) olarak etiketlediler. Fakat insanların sonuçları nasıl algıladıkları konusunda pek bir fark bulamadılar.
Broomell ve Kane bunun, insanların genel bir alan algısı taşıdıkları anlamına geldiğini, ancak bu algılamayı o alandaki bireysel sonuçlara uygulamadığı anlamına geldiğini belirtti. Alternatif bir açıklama da var: Sözü edilen bilimsel sonuçların hepsi insan davranışlarıyla alakalıydı, bu nedenle adli tıplarını “adli tıp” olarak etiketleseler dahi, adli tıp DNA analizi ve parmak izi olarak düşünen insanlar aldatılmamış olabilir.
Farklı ülkeler, farklı siyaset bilim alanlarına sahip oldukları için aynı deneyin diğer ülkelerde uygulanması ve ABD’de daha büyük bir örnek alınması iyi olur. Bununla birlikte, ABD bağlamında, insanların çeşitli disiplinlerin değerini algılamaları ve potansiyel olarak politika ve finansman kararları için önemli önemi vardır.