Dünya Kadınlar Gününün Önemi; Emekçi Kadının Öyküsü

Dünya Kadınlar Gününün Önemi; Emekçi Kadının Öyküsü

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tüm dünyada sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi başarılarını kutlayan kadınların yalnızca cinsiyet ayrımcılığından dolayı maruz kaldıkları fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddete başkaldırısı olarak tarihimizde önemli bir yeri vardır.

Kimi zaman bir önceki seneden daha iyi dileklerle kutlayarak güçlendirdiğimiz günde, kimi zamansa sene içindeki şiddet olaylarının bilançosuna şahit oluruz. Her özel günün kendine has bir öyküsü olduğu gibi, kadın haklarının temsili bu anlamlı günün de arkasında tarihte sömürülen kadının trajik hikayesi yatar.

18. yüzyılda İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, Avrupa ve Amerika’ya yayıldıktan sonra tüm dünyayı etkiledi. Hızlı üretimin ardından birçok zanaat yok olduğu gibi, kulübesi aynı zamanda iş yeri olan dokumacılar da kendilerini fabrikalarda buldu.

Çocuklar ve kadınlar, kötü şartlarda ucuza çalıştırılmaya başlandı ve fabrikalarda vasıflı işlerde erkeklere yer verilerek kadın ve erkek ayrımı belirginleşti. Fabrika sahiplerinin de katılımıyla daha da güçlenen burjuva sınıfının var olduğu bu toplumsal yapıda, ekonomik ve siyasal haklardan mahrum kalabalık bir işçi sınıfı, bilinçlenerek kendini göstermeye başladı.

19. yüzyılın ikinci yarısında, hakları için mücadeleye başlayan işçi sınıfı örgütlenmeye başladı ve işçi kadınlarının grevleri yaygınlaştı. 8 Mart 1857’de ABD’nin New York kentinde tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler uzun çalışma saatini, kötü çalışma ortamını ve haksız ücretlendirmeyi protesto etti.

40 bin dokuma işçisinin örgütlendiği en kitlesel kadın hareketlerinden biri olan bu grevi durdurmak isteyen polis, kadın işçilere şiddet uyguladı ve daha ileri giderek fabrika yönetimiyle birlikte işçileri fabrikaya kilitleyerek eylemi durdurmaya çalıştı. Ardından yangın çıkan fabrikadan kaçamayan 120 kadın yanarak feci bir şekilde can verdi. Olay ABD basınınca gizlense de, işçilerin cenaze törenine 10 bini aşkın kişi katılarak dayanışmaya destek verdi.

1910 tarihli Uluslararası Sosyalist Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, yaşanan bu acı olayı tekrar gündeme getirdi ve yangında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılması önerisini sundu.

Önerinin oy birliğiyle kabul edilmesiyle siyasi ve ekonomik hakları için grevde hayatını kaybeden cesur işçi kadınları, Kadınlar Günü’nün başkahramanları oldu. Bir sene sonra 19 Mart 1911’de Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre sokaklarında yüz binlerce kadının; seçme ve seçilme hakkı, çalışma alanında kadın-erkek eşitliği ve kadınlara iş ve mesleki eğitim verilmesi istemleriyle uluslararası boyuta taşındı.

Tarihi ise 1921’de Moskova’da düzenlenen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı‘nda 8 Mart olarak kararlaştırıldı ve adının “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak belirlenmesine karar verildi. 56 sene sonra 16 Aralık 1977’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti; ancak resmi sitesinde mücadele öyküsünü vurgulamayarak New York‘ta hayatını kaybeden işçiler anısına yapıldığını belirtmedi.

Türkiye’de ilk kez 1921’de anılan Kadınlar Günü’nün sokaklara taşınması 1975 yılından sonra gerçekleşti; ancak 12 Eylül Darbesi’nden etkilenerek 1984 yılına kadar kitlesel etkinlik düzenlenmedi. Günümüzde 8 Mart günü, Türkiye ve dünyanın pek çok ülkesinde meydanları dolduran binlerce kişiyle kutlanmaya devam etmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir